Tükettiklerimizle zehirleniyoruz! Nasıl mı?
Tükettiğimiz gıdaların sağlıksız ya da kimyasal madde içeriyor oluşunun bedelini çok ağır ödüyoruz. Uzmanlar, her fırsatta, “Nişasta Bazlı Şeker(NŞB) insanları hasta ediyor” diye uyarıyor.
Taşıdığı hastalık riskleri ise saymakla bitmiyor.
Şeker pancarından üretilen şekerin bile zararlı olduğunu biliyorken, inat eder gibi Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı(GDO) ve NBŞ’lı ürünler tüketiyor oluşumuzun iki nedeni olabilir.
Birincisi ekonomik sebepler. İkincisi ise; durumun vahametini anlayamamış oluşumuzdandır.
NBŞ’lı gelişmiş diyebileceğimiz ülkeler içinde en fazla kullanan ülke sanırım Türkiye’dir.
NBŞ kotasının yüksek oluşu ve bir de bunu Bakanlar Kurulu kararı ile duruma göre artırmak bize özgü bir durumdur sanırım.
Bakıyorum da herkes NBŞ’den şikayet ediyor. Hatta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba bile, “Ben şekere karşıyım ama NBŞ’ye iki kere karşıyım. Şeker fabrikalarının satışı üretimi artıracak ve NBŞ’nin kullanımı azalacak” dedi.
Bu inşallah böyledir ve inşallah başarırız.
Kimilerine göre, “Devlet NBŞ’i hepten yasaklamalı ve devlet milletini korumalıdır.” Kimilerine göre ise “Serbest piyasa ekonomisi var, millet kendi sağlığını kendisi düşünmelidir.”
Bize göre de; devlet vatandaşını korumakla yükümlüdür. Hele bunun bedelini bir de sağlık hizmeti olarak ödeyen devlet mutlak tedbir alıp NBŞ’i kullanımını olabildiğince aşağıya çekmelidir.
Egemenler, hem hastalıklı ürünü bize satıp milletimizi hasta edip para kazanıyor hem de bunu tüketen toplumun hastalığının teşhisi için cihaz satıyor. Bir de hastayı iyileştireceğim diye ilaç satıyor. Hastaneler tıklım tıklım. Herkes şifa arıyor, bu nasıl bir dünya?
Şekersiz ya da diyet kola diye piyasaya sürülen içeceklerin yapımında ise (ASPARTAM) şekerden ikiyüz kat daha fazla tatlı olan kimyasal bir tatlandırıcı kullanmaktadır.
Bu içeceklerin zararlarını devlet bir bilse! Kesinlikle yasaklayacaktır. Ama bunun bilinmesi mümkün olmadığı için! Piyasada insanımız şekersiz diye içtiği içecekten bile haddinden fazla zehir almaktadır.
Bunun yanında üretilen sebze ve meyvelerde de çok yüksek ilaç ya da hormon kullanıldığı için sağlığımız yine tehdit altındadır.
Bazen ihraç ettiğimiz ürünlerin ilaç oranının yüksek oluşu sebebi ile geri iade edildiğini ve bunun iç pazarda tüketildiğini biliyoruz. Yani elin gâvurunun sağlıksız diye yemediği sebze ve meyveyi yüce Türk milleti afiyetle yemektedir.
Bu yazıyı yazmamın asıl sebebi ise; yeraltı çarşısı etrafında kümelenmiş baharatçı ve çerezcilerin açıkta sattıkları gıdaların sağlıksız durumudur.
Durum şudur; Esnaf ürününü dükkanının dışında ve açıkta sergilemektedir. Toz, toprak ve egzoz gazının kirliliğinin kol gezdiği havanın üzerine çöktüğü yıkanması mümkün olmayan yiyecekleri alıp alıp afiyetle yiyoruz. İnsanların bazıları, kirli ellerini ürünün içine sokup, altını üstüne getirip kalite kontrolü yapıyor! Tanıdığım esnaflara bu durumun sağlıksız olduğunu ve buna bir tedbir alıp ürünleri kapalı bir vitrinde sergilemeleri gerektiğini söylediğimde bana cevaben, “O zaman kimse ürün almıyor, kimse dokunmadığı ürünü almıyor” diye cevap verdiler.
Bunu satıcı düşünmüyorsa, bunu alıcı düşünmüyorsa bile bunu devletimiz düşünüp tedbirini almalıdır. Bu manada Tarım İl Müdürlüğünü de göreve davet ediyorum.